Добавить
Уведомления

Adile Kurt Karatepe ⊰❀⊱ Yaralıyam Değme Değme ⊰❀⊱ Şiirli

Adile Kurt Karatepe ⊰❀⊱ Yaralıyam Değme Değme ⊰❀⊱ Şiirli #yadigar #trttürkü #trtmüzik #trtistanbulradyosu #türkü #türküler #anonim “…Dedem diyor ki, geçmiş zamanların birinde, bir han başka bir hânı tutsak almış. Bu han tutsağına: “Eğer istersen benim kölem olarak yanımda kalır, uzun zaman yaşayabilirsin. İstemezsen en büyük arzunu yerine getirir, sonra da seni öldürürüm.”demiş. Tutsak han düşünüp cevap vermiş: “Köle olarak yaşamak istemiyorum, beni öldür daha iyi. Ancak, öldürmeden önce vatanımdan herhangi bir çobanı buraya getirtmeni istiyorum.” -“Ne yapacaksın o çobanı?” -“Ölmeden önce ondan bir türkü dinlemek istiyorum…” Dedem diyor ki, “ İşte böyle, vatanlarının bir türküsü için canlarını fedâ eden insanlar varmış. Böyle insanları görmeyi ne kadar isterdim!..” Türküyü dinlerken dedem kulağıma fısıldadı: -“İlâhî! Ne büyük insanlarmış eski insanlar! Ne türküler yakmışlar yâ Rabbim!..” Cengiz AYTMATOV, Beyaz Gemi, 43 Sözü hikmetli kılan nasıl şiirse, şiiri de kanatlandıran müziğin o efsunkâr ritmidir... Şuur altındaki ilhamların bir tezahürü olan şiir, müziğin büyülü atmosferinde emsâlsiz bir güzelliğe erişir. Şiirdeki letâfete, mızrabın tellerle vuslatı eklenince; perde perde dokunan mısralar, dokunaklı bir ezgi hâline gelir. Duygulardan dile yansıyan dizeler, notaların o esrarlı kanatlarını taktığı zaman; gönül semâlarımızda şehbâl açarak canlılık kazanır. Kalbimizdeki en içli duyguları ifâde eden bu güzelim ezgiler, kültür dünyamızda şekillenip, gönül gergefimizde nakışlandıktan sonra, zamanın sînesinde demlenerek bir muammânın sırrıyla hemhâl olur ve “türkü” adını alır. Türküler, en yalın hâliyle, ama en güzel bir biçimde bizim kültürümüzü terennüm ettiği için binlerce yıldan beri dilden dile dolaşır, nesilden nesile ulaşır. Türkülerimiz, söyleyenin gönlünü bir hoş ederken, yüreğimize saplanan nağmeleriyle de dinleyeni “içmeden sarhoş” eder. Tevârüs edilmiş bir asâletin bütün güzelliklerini türkülerimiz anlatır. Türkülerimizde; neş’emiz, sevincimiz, sabrımız, derdimiz ve ıstırabımız dile gelir. Türkülerimiz, “her yanımızı esrarlı bir şafak ışığıyla saran” gönül dünyamızın sönmeyen yıldızlarıdır. Aşk ateşine düşen, milyonlarca insanımızın ortak duygularını türkülerimiz ifâde eder. İnsanımızın doğumundan ölümüne kadar olan her hâline, günlük hayatın bütün veçhelerine türkülerle vâkıf oluruz. Yüreğimize hapsettiğimiz acı tatlı hatıralarımızı türkülerimizle yâd ederiz. Ayrılığı, kavuşmayı, sitemi, kahrı, kadere isyânı, hasreti, gurbeti, ümidi, teselliyi, mutluluğu, hüsrânı hep türkülerde buluruz. Türkülerle hâlleşir, türkülerle dilleşiriz. Hayatın tamamına türkülerle nigâh-ban oluruz. Milletimizin her hâlini türkülerle biliriz... Türkülerimizi bilmeden Türk’ü bilirim demek, alfabeyi öğrenmeden kitap okumaya benzer. Anadolu insanının; hayatındaki mağduriyeti, yaşadığı mahrûmiyeti, tevekkülündeki mazlûmiyeti, tavrındaki mahcûbiyeti, aşkındaki mâsûmiyeti, gönlündeki muhabbeti, hayâlindeki saâdeti, iç dünyasındaki samîmiyeti, heyecânındaki kudreti, rûhundaki asâleti, sevdâsındaki iffeti, kalbindeki ülfeti, kızgınlığındaki hiddeti, öfkesindeki şiddeti ve duygularındaki haşmeti ancak türkülerimiz anlatabilir. Türk milleti olarak bizler; bir yürek yangınında önce kendimiz yanar, sonra bir türkü yakar, daha sonra da bu yanık türkülerde serinlemek adına “Değmen benim gamlı yaslı gönlüme / Ben bir selvi boylu yârden ayrıldım” türküsünü söyleyerek Mecnun olup yollara düşeriz. Türkülerde nice dağlar aşar, türkülerle yaramızı deşeriz. Düğünlerde türkülerle coşar, askerlikte türkülerle koşarız… Kısacası, biz hayatı türkülerde yaşarız. Çünkü türküler; duygu penceresinden ömür rüyâsını seyreden bir hayat destânıdır. Türk millî kültürünü ayakta tutabilmemiz için, türkülerimizi yaşatmamız gerekir. Şurası muhakkaktır ki, her türkü; milletimizin iç âlemini âşikâr eden, kültür hâzinemizi seslendiren bir sanat şâhikasıdır. Türküler terennüm edilmezse, bu aziz milletin hayat damarlarından biri daha kurumaya yüz tutar. Bu sebeple türküler, millî kültürümüzün nefesi, binlerce yıllık tarihimizin sazın tellerinde yankılanan sesi, duygularımızın bâzen hazin, bâzen neşeli, bâzen ağıt formunda, bâzen de koçaklama olarak bağlamada şekillenmesidir. Bir Türkmen kiliminin rengârenk nakışları gibi, türkülerimiz de insanlara doyumsuz bir huzur verir. Milletimizin; duygularındaki enginliği, iç âlemindeki zenginliği ve dünyaya bakışındaki güzelliği, en mükemmel bir biçimde türkülerimiz terennüm eder. Türküler, ruh dünyamızın şifrelerini ortaya koyar. Bizim türkülerimiz, şair bir milletin kendi yüreğine doğru yürümesiyle işittiği âşina seslerden ve sevdâ gergefinde doyumsuz bir aşkla dokuduğu ışıklı nağmelerden oluşan bir şehrâyindir. DEVAMI YORUMLAR KISMINDA

Иконка канала Светские сюрпризы
20 подписчиков
12+
17 просмотров
год назад
12+
17 просмотров
год назад

Adile Kurt Karatepe ⊰❀⊱ Yaralıyam Değme Değme ⊰❀⊱ Şiirli #yadigar #trttürkü #trtmüzik #trtistanbulradyosu #türkü #türküler #anonim “…Dedem diyor ki, geçmiş zamanların birinde, bir han başka bir hânı tutsak almış. Bu han tutsağına: “Eğer istersen benim kölem olarak yanımda kalır, uzun zaman yaşayabilirsin. İstemezsen en büyük arzunu yerine getirir, sonra da seni öldürürüm.”demiş. Tutsak han düşünüp cevap vermiş: “Köle olarak yaşamak istemiyorum, beni öldür daha iyi. Ancak, öldürmeden önce vatanımdan herhangi bir çobanı buraya getirtmeni istiyorum.” -“Ne yapacaksın o çobanı?” -“Ölmeden önce ondan bir türkü dinlemek istiyorum…” Dedem diyor ki, “ İşte böyle, vatanlarının bir türküsü için canlarını fedâ eden insanlar varmış. Böyle insanları görmeyi ne kadar isterdim!..” Türküyü dinlerken dedem kulağıma fısıldadı: -“İlâhî! Ne büyük insanlarmış eski insanlar! Ne türküler yakmışlar yâ Rabbim!..” Cengiz AYTMATOV, Beyaz Gemi, 43 Sözü hikmetli kılan nasıl şiirse, şiiri de kanatlandıran müziğin o efsunkâr ritmidir... Şuur altındaki ilhamların bir tezahürü olan şiir, müziğin büyülü atmosferinde emsâlsiz bir güzelliğe erişir. Şiirdeki letâfete, mızrabın tellerle vuslatı eklenince; perde perde dokunan mısralar, dokunaklı bir ezgi hâline gelir. Duygulardan dile yansıyan dizeler, notaların o esrarlı kanatlarını taktığı zaman; gönül semâlarımızda şehbâl açarak canlılık kazanır. Kalbimizdeki en içli duyguları ifâde eden bu güzelim ezgiler, kültür dünyamızda şekillenip, gönül gergefimizde nakışlandıktan sonra, zamanın sînesinde demlenerek bir muammânın sırrıyla hemhâl olur ve “türkü” adını alır. Türküler, en yalın hâliyle, ama en güzel bir biçimde bizim kültürümüzü terennüm ettiği için binlerce yıldan beri dilden dile dolaşır, nesilden nesile ulaşır. Türkülerimiz, söyleyenin gönlünü bir hoş ederken, yüreğimize saplanan nağmeleriyle de dinleyeni “içmeden sarhoş” eder. Tevârüs edilmiş bir asâletin bütün güzelliklerini türkülerimiz anlatır. Türkülerimizde; neş’emiz, sevincimiz, sabrımız, derdimiz ve ıstırabımız dile gelir. Türkülerimiz, “her yanımızı esrarlı bir şafak ışığıyla saran” gönül dünyamızın sönmeyen yıldızlarıdır. Aşk ateşine düşen, milyonlarca insanımızın ortak duygularını türkülerimiz ifâde eder. İnsanımızın doğumundan ölümüne kadar olan her hâline, günlük hayatın bütün veçhelerine türkülerle vâkıf oluruz. Yüreğimize hapsettiğimiz acı tatlı hatıralarımızı türkülerimizle yâd ederiz. Ayrılığı, kavuşmayı, sitemi, kahrı, kadere isyânı, hasreti, gurbeti, ümidi, teselliyi, mutluluğu, hüsrânı hep türkülerde buluruz. Türkülerle hâlleşir, türkülerle dilleşiriz. Hayatın tamamına türkülerle nigâh-ban oluruz. Milletimizin her hâlini türkülerle biliriz... Türkülerimizi bilmeden Türk’ü bilirim demek, alfabeyi öğrenmeden kitap okumaya benzer. Anadolu insanının; hayatındaki mağduriyeti, yaşadığı mahrûmiyeti, tevekkülündeki mazlûmiyeti, tavrındaki mahcûbiyeti, aşkındaki mâsûmiyeti, gönlündeki muhabbeti, hayâlindeki saâdeti, iç dünyasındaki samîmiyeti, heyecânındaki kudreti, rûhundaki asâleti, sevdâsındaki iffeti, kalbindeki ülfeti, kızgınlığındaki hiddeti, öfkesindeki şiddeti ve duygularındaki haşmeti ancak türkülerimiz anlatabilir. Türk milleti olarak bizler; bir yürek yangınında önce kendimiz yanar, sonra bir türkü yakar, daha sonra da bu yanık türkülerde serinlemek adına “Değmen benim gamlı yaslı gönlüme / Ben bir selvi boylu yârden ayrıldım” türküsünü söyleyerek Mecnun olup yollara düşeriz. Türkülerde nice dağlar aşar, türkülerle yaramızı deşeriz. Düğünlerde türkülerle coşar, askerlikte türkülerle koşarız… Kısacası, biz hayatı türkülerde yaşarız. Çünkü türküler; duygu penceresinden ömür rüyâsını seyreden bir hayat destânıdır. Türk millî kültürünü ayakta tutabilmemiz için, türkülerimizi yaşatmamız gerekir. Şurası muhakkaktır ki, her türkü; milletimizin iç âlemini âşikâr eden, kültür hâzinemizi seslendiren bir sanat şâhikasıdır. Türküler terennüm edilmezse, bu aziz milletin hayat damarlarından biri daha kurumaya yüz tutar. Bu sebeple türküler, millî kültürümüzün nefesi, binlerce yıllık tarihimizin sazın tellerinde yankılanan sesi, duygularımızın bâzen hazin, bâzen neşeli, bâzen ağıt formunda, bâzen de koçaklama olarak bağlamada şekillenmesidir. Bir Türkmen kiliminin rengârenk nakışları gibi, türkülerimiz de insanlara doyumsuz bir huzur verir. Milletimizin; duygularındaki enginliği, iç âlemindeki zenginliği ve dünyaya bakışındaki güzelliği, en mükemmel bir biçimde türkülerimiz terennüm eder. Türküler, ruh dünyamızın şifrelerini ortaya koyar. Bizim türkülerimiz, şair bir milletin kendi yüreğine doğru yürümesiyle işittiği âşina seslerden ve sevdâ gergefinde doyumsuz bir aşkla dokuduğu ışıklı nağmelerden oluşan bir şehrâyindir. DEVAMI YORUMLAR KISMINDA

, чтобы оставлять комментарии